بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

قُلۡ إِنَّمَآ أَدۡعُواْ رَبِّي وَلَآ أُشۡرِكُ بِهِۦٓ أَحَدٗا ٢٠

De ki: (Habîbim): «Ben ancak Rabbime düâ ediyorum. Ona hiçbirini ortak koşmam».

– Hasan Basri Çantay

قُلۡ إِنِّي لَآ أَمۡلِكُ لَكُمۡ ضَرّٗا وَلَا رَشَدٗا ٢١

De ki: «Hakıykat ben sizin için ne bir zarar (yapmak), ne de bir hayır (getirmek kudretine) mâlik değilim».

– Hasan Basri Çantay

قُلۡ إِنِّي لَن يُجِيرَنِي مِنَ ٱللَّهِ أَحَدٞ وَلَنۡ أَجِدَ مِن دُونِهِۦ مُلۡتَحَدًا ٢٢

De ki: «Hakıykat ben (isyan edersem) beni Allah (ın azabın) dan kimse kat'iyyen kurtaramaz ve ben Ondan başka bir sığınak da, kaabil değil, bulamam».

– Hasan Basri Çantay

إِلَّا بَلَٰغٗا مِّنَ ٱللَّهِ وَرِسَٰلَٰتِهِۦۚ وَمَن يَعۡصِ ٱللَّهَ وَرَسُولَهُۥ فَإِنَّ لَهُۥ نَارَ جَهَنَّمَ خَٰلِدِينَ فِيهَآ أَبَدًا ٢٣

«(Benim elimden gelen) ancak Allahdan olanı, Onun gönderdiklerini tebliğdir. Kim Allaha ve peygamberine ısyân ederse şübhesiz onun için cehennem ateşi vardır, kendileri orada ebedî, dâim kalıcılar olmak üzere.

– Hasan Basri Çantay

حَتَّىٰٓ إِذَا رَأَوۡاْ مَا يُوعَدُونَ فَسَيَعۡلَمُونَ مَنۡ أَضۡعَفُ نَاصِرٗا وَأَقَلُّ عَدَدٗا ٢٤

Nihayet onlar tehdîd edilmekde oldukları (azâbı) gördükleri zaman kimin yardımcısı daha zaîf, sayısı daha azmış bileceklerdir.

– Hasan Basri Çantay

قُلۡ إِنۡ أَدۡرِيٓ أَقَرِيبٞ مَّا تُوعَدُونَ أَمۡ يَجۡعَلُ لَهُۥ رَبِّيٓ أَمَدًا ٢٥

De ki (Habîbim): «Tehdîd edilegeldiğiniz (azâb) ın yakın mı, yoksa Rabbimin ona uzun bir müddet mi' ta'yîn etmiş olduğunu ben bilmem».

– Hasan Basri Çantay

عَٰلِمُ ٱلۡغَيۡبِ فَلَا يُظۡهِرُ عَلَىٰ غَيۡبِهِۦٓ أَحَدًا ٢٦

(O bütün) ğaybı bilendir. Öyle ki gaybına kimseyi muttali etmez O.

– Hasan Basri Çantay

إِلَّا مَنِ ٱرۡتَضَىٰ مِن رَّسُولٖ فَإِنَّهُۥ يَسۡلُكُ مِنۢ بَيۡنِ يَدَيۡهِ وَمِنۡ خَلۡفِهِۦ رَصَدٗا ٢٧

Meğer ki beğenib seçdiği bir peygamber ola. Çünkü O, bunun önünden, ardından gözetleyiciler dizer,

– Hasan Basri Çantay

لِّيَعۡلَمَ أَن قَدۡ أَبۡلَغُواْ رِسَٰلَٰتِ رَبِّهِمۡ وَأَحَاطَ بِمَا لَدَيۡهِمۡ وَأَحۡصَىٰ كُلَّ شَيۡءٍ عَدَدَۢا ٢٨

Tâki (o peygamberler), Rablerinin gönderdiklerini (o gözetleyicilerin) hakkıyle (kendilerine) tebliğ etdiklerini (şûhüden) bilsin (ler). (Allah, peygamberin) nezdinde olub bitenleri (onların her haalini ilmiyle) kuşatmış, herşey'i (müfredatı vech ile), sayı (sı) ile saymış (tesbît etmiş) dir.

– Hasan Basri Çantay

AYARLAR
Okuyucu